14 Ağustos 2012 Salı

...

Bir kaç foto...
Bir kaç kağıt...
Bana düşen aslında tertemiz göz kapakların inip kalkarken,
kendime dair bir kaç huzur imzası atmaktı küçük tatlı yüreğine,
ve seni aslında sadece sana sebep olup karşıma çıkmana vesile ona için bile sevebilirdim ey bahar..
hayatının tamda ortasından tren yolu yapıyorum, oyuncaklarla oynamalısın sen,
bi köşeden seyrediyor gibiyim ama değilim işte tam içindeyim merkezindeyim,
bilmiyorsun seviyorum seni, ve hiç bilmiyorsun bahara bakar gibi kıyamayarak bakıyor gözlerim sana
sen bunların ne kadarını bileceksin ki birbirimize izler bırakacağız hiç elimizde olmadan
yıllar sonra sen bana bense sana istemeden üzüleceğiz belki ama bunu sadece ikimiz bileceğiz
küçücüğüm...



21 Temmuz 2012 Cumartesi

Gece çekimleri

Ne yapsam ne yapsam, mübarek Ramazan biraz çarpıyor insanı malum gündüzlerim vasat, geceleri bokehler dayanilmaz, simsiyah bir arkaplan'a inci gibi düşüyorlar ;) terasta çapraz binanin merakli teyzelerinin yogun ilgili bakislari altinda biraz zorlasa da, kuzucuklarla iftar sonrası, fotoğrafla daha eğlenceli hale geliyor.

10 Mayıs 2012 Perşembe

Portre fotoğrafları

     Fotoğrafçılığın en sevdigim yanlarından biri portre fotoğrafçılığıdır
insanları seviyorum, onların duygu ve düşüncelerinin yüzlerine bıraktıkları iz düşümlerini seyretmeyi çok seviyorum, geçen aylarda FotoAtlas dergisi, ek olarak "PORTRE FOTOĞRAFI NASIL ÇEKİLİR" isimli mini bir cep kitabı hediye etmişti okurlarına, hiç kaçırmadım aldım ve bence oldukça başarılı bir çalışma olmuş... kendilerine buradan şükranlarımı sunarım. :)
     Portre fotoğraflarının en can alıcı hedef kitlesi tabii ki çocuklar, onların duygularının yüzlerindeki bütün mimiklerinde ahenkle dans ediyor olması beni benden alıyor, bunun yanı sıra yaşlılar, çalışan insanlar da oldukça iyi portreler verirler, portre fotografı için biraz uzak kalmak gerektigini düşünüyorum konuya uzak olunursa fotoğrafladığınız kişiyi, rahatsız etmeden dogal süreci takip etme ve fotoğraflama imkanınız atrmış olur, fotoğrafladığınız kimse kahkahalarla gülerken,
pardon ne güzel gülümsüyorsunuz bir fotoğrafınızı alabilir miyim acaba? dediğiniz anda bütün büyü bozulur hele de Türk milleti için bu vazgeçilmez bir kuraldır fotograf verirken ayrı bir duruş vermeniz gerekir ellerinizi nereye koyacagınızı bilemezsiniz, gülümsenin bütün ahengi dagılır gider, bakışlar başkalaşır, ben daha çok haberdar etmeden zoom lens veya uzun odaklı bir prime lens ile fotoğraflanıp daha sonra kişiye gösterilip yayınlama izni alınmasından yanayım,  başka türlü çok ugraş sarf etmeniz gerekiyor aynı duygu ve düşünce atmosferi oluşturup istediğiniz fotoğrafı yakalabilmeniz için.
Tabii bazen oldukça mimiklerini kontrol etmeyi başarabilen kişiler vardır onlarla portre çalşmak ayrı bir zevktir, objektife dogru bakarak duygu ve düşünceyi aktarabilirler, bu da bence büyük bir başarıdır...
                   
                                               bunlar da benim çalışmalarımdan






5 Mayıs 2012 Cumartesi

İşte bu bool eğlenceli bir çekim ;)

              Bir nişan çekimine götürüyorum sizi, resmi degil gayet eğlenceli ve de keyifli
genelde çekimler olmadan önce çiftlerle sık sık telefonlaşılıp, olabilitesi yüksek tüm aksilikler bir bir bertaraf edilir itina ile :D bu sefer de öyleydi...

        Damat bey yabancı değil kuzenim olur, Adem Abim ve dünyalar güzeli tatlı gelinimiz Derya ile uzun ugraşlar sonunda karar verilen mekanımız yıldız parkına doğru hareket ettik, ekip epey kalabalık, hava çok güzel, trafik olmadıgından şükür hemen ulaştık, damat ve gelinin tesrif etmelerini bekliyoruz, birden havada bir bulutlanmalar bi kasvet peydah oldu, neee nasıl yani dememe kalmadı bir rüzgar,
koruda bizim gibi gelin damat çekimi gerçekleştiren bir sürü fotografçı var herkes bi tedirgin oldu, dua ediyorum noolur yagmur yagmasın, ama az önce ne güzeldi hava... O ara gelin damat geldiler ve hava gitgide bozuyor, abi napıyoruz dedim neye ugradıgımı şaşırmış vaziyette, abim beylikdüzü'nden geliyor, valla fatma orası sagnak halinde nasıl geldigimiz bilmiyorum birazdan o yagmur buraya ulasabilir dedi, tam ofsayta düştüm hadi acele edelim o zaman dedim, başladık çekime, bir iki kare çektimmmm ve yagmur başladı...

      Hayıııırrrr o an yüz ifadelerimizi biri fotograflamalıydı hah hah haa şimdi gülüyorum ama o an çok fenaydım, abim hemen bir kac kare al bitirelim sonrada bi yerde çay içeriz naapalım kısmet böyleymiş diyor, ben hayır olmaz öyle deli misin biz buraya fotograf için geldik içimize sinen fotolar yakalamadan şurdan şuraya gitmem diyorum, kısa bir bocalama ve istişare sürecinden sonra yağmur duruverdi :D nasıl mutlu oldum anlatamam sonra bir süre daha geirldik acaba devam eder mi diye ama sonra rahatladık ve bu mutlu kareler çıktı.

       Gülen yüzünüzden gülücükler hiç eksik olmasın, bir ömür göz göze dizdize mutlu olun inşaallah.






1 Nisan 2012 Pazar



             Çok yağmurlu günler vardır hani hiç dinmez bir türlü gökyüzünü asar oturur bütün gün, yüzünü güldüremezsin bir türlü ağlayıp rahatlamadan,bilmezsin neye üzüldüğünü, ses edemezsin, izlersin sadece kasvetine kapılıp gamlanırsın, kimseye göstermeden ağlamaklı bakışlarını bir kenara ilişir güneş açmasını ve yeniden gülümsemesini beklersin... Bugün de öyleydi, ara ara gök gürültüsü içimi ürpertip durdu, ne yastık çare olur öyle zamanlarda ne yorgan, sıgınırsın işte sadece saçma sapan, bilirsin korumaz...

            Bir çocuk beliriverir böyle zamanlarda cam'a, dalgın dalgın seyreder yağan yağmurları, damlaların cam'a vurup sonra yere sıçrayışını, ahengini, rengini seyreder çocukluk, çocuklar renkleri farklı görürler ben hep böyle bilirim ve gördükleri renkleri eğer anlatabilseler eminim hayranlığımız iki misli artardı onlara... Yağmur onlara şarkılar söyler ve onlar cam önünde dalıp giderler...

         Çocukların fotografa kattıkları çok masumane ve retro bir hava var, içine girdikleri şeyi daha bir anlamlandırıyor ve masumlaştırıyorlar.

                                             Tıklayın ve bu tatlı şarkı eşlik etsin size

15 Mart 2012 Perşembe

Mutlu An'ları Fotoğraflamak...

           Büşra Harun çifti beni arkadaşım vasıtası ile bulan bir çift, Yıldız parkında Öğlen saatlerinde buluştuk ve o çekime çok hasta, aldığı ilaçlarla ayakta durmayı başarabilerek gittim, hava inanılmaz kapalıydı ve neredeyse 20 gün boyunca umarım ışık güzel olur ve rahat bir çekim yaparız diye dua etmiştim ara ara büşra hanımla konuştugumuzda o da aynı şekilde dua ettiğini söylüyordu ama maalesef kapalıydı işte... :))  buluştuğumuzda damat beyin söylediği ilk söz "yalnızca yarım saatimiz var" Wuhuu bu çok hızlı bir çekim yapmak demekti... Aslında minimum 1 ile maxsimum 2 saat arası bir sürecim vardır düğün fotoğraflarında çünkü siz ne kadar profesyonel olursanız olun fotografın kalitesi modellerle de doğrudan ilişkilidir ve  zaten ilk yarım saat çiftler gergin oldukları için çok iyi fotoğraflar ilk yarım saatten sonra çıkar...  Hemen çekime başladık oldukça hızlı bir çekim yapmam gerekti itiraf edeyim kendimi atom karınca gibi hissettim :)) o gün büşra hanımcığım oldukça pozitif ve fotoğraf çekinmeye odaklı olmasına ragmen damat bey adapte olmakta epey güçlük çekti ama çekimin ortalarına doğru onu da gülümsetebildik, ve finalde saatime baktım 50 dk'da çekim bitmişti...   Bana verilen süreyi biraz aşmıştım ama neyse o kadar da olur.

    Düğün günleri çiftler için gergin ve stresli geçen bir gün maalesef, bazen aksilikler ve gecikmelerde işin içine girerse daha da zorlaşıyor ama birbirine sevgiyle bakan gözleri yakalamak ve ne kadar stresli olurlarsa olsunlar o günü Aşıkın Maşukuna kavuşması düsturundan şaşmadan yaşayan
ve mutlulukları gözlerinden okunan insanların özel günlerini fotoğraflamayı seviyorum...





14 Mart 2012 Çarşamba

Hayat geçer gider...

        Sen uzaklara bakarken öylece akıp gider hayat neden'i niçin'i yoktur ki;
gelişi güzel bildiği gibi biraz da senin tercihlerinden ilham alıp devam eder kafasına göre,
Aramaızda kalsın ama içini doldurmak, anlam katmak senin elinde zırvaları da külliyen yalandır aslında
:) çünkü sen anlam katmaya çalıştıkça daha da yalanlaşır, kendi yürüyüşünü bile unutuverirsin zamanla...

     Bir köşe başında dinlenesin gelir hayatın, ellerini başının arasına alıp düşünürsün, biri gelir az ilerden kalk biraz da ben düşüneyim diye rahatsız eder seni, düşünemezsin bile anlayacagın...  Bir şarkı tutturursun alabildiğince huzurlu, izlersin önünden akan hayatları, oturup uzaktan bakmak en güzelidir hayata, kimsesiz kuytu bir köşe bulup sakince izlemek... Ne kadar içindeysen ve ne kadar benim dersen o kadar uzaklaşır sana... Hayat hiç senin olmaz aslında...




9 Mart 2012 Cuma

Fotoğraf hikayem...

       Ben küçüktüm, ellerim yumuk yumuktu daha, sevdiğim meyvelerin tadı damagımda, neden bilmiyorum tulumba tatlısının bile daha bir başka tadı vardı... Uçurtmalar uçurur portakal bahçelerinde piknik yapardık...  portakal kokardı o zamanlar dünyam...

       Birgün annem, ablamla benim elimden tuttu ve çıktık evden usulca yürüdük sokaklardan, caddede adını bilmediğim eski bir  dükkana girdik, annemin tatlı sesleri hala kulağımda, Üzerimizde annemin diktiği elbiseler, ablamın elinden tutup yan odaya geçtim, en az hayallerim kadar renkli cıvıl cıvıl  kırmızı bir fonun önünde durup neler oldugunu anlamaya çalıştım sadece, adını bile bilmediğim bir makinaya doğru bakmamı istedi fotoğrafçı amca, baktım bende dimdik durup omuzlarımı kaldırdım, hiç kırpmadım gözlerimi aynen amcanın dediği gibi...

O an yüzümde patlayan ışıkla fotoğrafa aydınlandı dünyam... Küçüklüğümün yegane fotoğrafını hep sakladım, ellerimdeki fotoğraf kağıdına sadece bir an'ı hapsedilmiş çocukluğumu hayranlıkla seyrettim...

28 Şubat 2012 Salı

Mesih Paşa camii

   

       Fotoğrafsız günleri sevemiyorum, genelde ışığın olmadıgı günler oluyor, ışık olmayınca hemen bitsin gitsin istiyorum o gün, ama ışık güzelse hiç bitmesin istiyorum geç saatlere kadar fotoğraflıyorum, üşüsemde, sıcaktan bayılsamda yeter ki ışık olsun azıcık bile olsa ışık...

        Lütfen hemen yaz gelsin havalar ısınsın ve bol ışıklı günler görelim...

   Fotoğraflı günlerimden birinde çekmiştim mimar sinanın enfes eserlerinden biri küçük bir camii ama kesinlikle fotograflanması gereken bir eser Mesih Paşa camiinden bahsediyorum, ilk kare kadınlar bölümünden,


                                             İşte o güzel pencereler ve zemindeki kırmızı halı

                                               Camiinin iç mekan  pencere önü detayları

                        

Dış mekan kapılar pencereler özel ilgi alanım bulmuşken kaçırmamak lazım


                               Ve tatlı misafirlerim abla fotoğraf mı çekiyorsun bizi de çeker misin?


                                      Çocukluk başka birşey hepsine teşekkür ederim buradan :)

25 Şubat 2012 Cumartesi

Fotoğraf hikayem...

    
       Yok ki bir sesi, bir notası içimdeki şarkının, öyle içimden geldiği gibi, seni sevmek gibi...
Kokusunu duyuyorum seni terkettiğim gecenin, ellerimde kırılgan çocukluğum, o kapıdan son kez çıkıp gidişimin tıkırtıları var  hala kulaklarımda... Soluğum yetmiyor bana, bu hüzünlü şarkıyı söylemeyeyim artık ne olur, içine düştüğüm kuyuda ışığı görebilmeyi düşünmüyorum inan hiç, senin olmadığın bir aydınlığım hiç olmayacak bunu da biliyorum, olmayacagını bile bile çıkıp gittim o kapıdan çaresiz, tükenmişliğime bir nefes ara verebileyim diye çıkıp gittim o kapıdan inan bana, merdivenlerini indim hemde ikişer, üçer, hemde koşar adım çıkıp gittim o kapıdan sırf daha hızlı bitip gitsin diye, sevdiğini bile bile, ardımdan bakarken parçalandığını hissede hissede...
Küstüm kendime ve herşeye, senin göremediğin bir yüzle bakamadım bir daha aynalara, hangi kıvılcımın parmak ucundasın bilmiyorum, gözlerine başka gözler değdi mi? gönlümü kavuran gidşim miydi yoksa yenik düşüşün mü kendi gönlüne bile...

    Yok ki bir sesi, ben seni terkettiğimin sesini dillendiriyorum sadece, nağmeleri içimi deliyor, içim deliriyor olmayan notaları kemirdikçe mızrabım, ben her dokunuşta sana dönüşümü seyrediyorum,
senden gidemeyişlerimi seyrediyorum...

2 Şubat 2012 Perşembe

Sıcacık keyifler...

           Kışın sıcacıktır hayaller herkes sıcacık bir yerde olamasada, bazıları sıcacık bir yuva bulduğu halde bunasada sıcacıktır, kimse soğuk hayaller kurmaz ki kışın; soba arkası,  çıtır çıtır, sıcacık, mis kokulu simitler... sıcacık tavşan kanı çaylar... herşey sıcacıktır.. Havanın renginden mi kasvetinden mi bilinmez herkes kendini kabuğuna çeker, öylece seyreder dış dünyayı yada bazen onu bile yapmak istemez...

     Bahar gelince taptaze yeniden canlanmak için,  geçen yıllardan daha farklı bir enerjiyle gizlendiğimiz köşelerden çıkacagımız, esintili bir bahar gününü bekleriz sanki... Herkes için bir içine kapanış kendine dönüş, kendinle dönüş gibidir kış, iyi gelir..  Uzun, up uzun kış akşamlarında miss kokulu sahlep tadındadır muhabbetler de yalnızlılar da, hafif bir müzik eşliğinde uzun zamandır bitiremediğin kitabı çekip raftan satır aralarında kaybolmak için ne vazgeçilmezdir kış...


     
        Bu akşam kendime verdiğim en tatlı ödül sanırım buydu, sıcacık yuvamda mis kokulu sahlebim
ve uzun zamandır bitirilmeyi bekleyen kitabım :)

       

1 Şubat 2012 Çarşamba

Fotoğraf hikayem...





Devamlı kemiklerini sızlatıyor ayrılık,
İnceden acılar sarıyor bedenini hadi itiraf et...
Son günlerde mutsuz ve bir hayli huzursuz..
Kimselerin seni bulamayacağı bir köşeye kaçıp saklanmak istiyorsun...
Kahretsin, hava ölesiye karanlık...
Herkes bu kadar gülünecek şeyi nereden buluyor Allah aşkına?
Deliler gibi eğleniyorlar, içlerinde ağlayan çocuğu susturmaya çalışırcasına...
Hadi bu sefer doğruyu söyle...
Kendini küçücük bir pakette, kimsecikler görmeden bir çöp kutusuna atıp sessizce,
İlerlemek istiyorsun...
Kaçırıdığın gözlerin eleveriyor seni,
Saklayabildiiğini sanıyorsun ama aldanıyorsun, deli gibi aldanıyorsun..
 
 
link sizi tatlı bir müzige götürecek ... :)




 

30 Ocak 2012 Pazartesi

İstanbul hikayem...

         Burası benim yaşadığım, doğmadığım ama her kaldırımını doğduğum şehirden daha iyi tanıdığım ve gönül verdiğim, içinde yaşadığıma şükrettiğim, başka bir şehre gittiğimde delicesine özlediğim, uzaktan bakanlara karmakarışık bir girdap gibi görünen fakat beni büyüleyen şehir, her saati bambaşka güzeldir bu şehrin, her hali bambaşka bir seyir hali...
  
        Kıyılarında dolaşırsın, yüksek binaları ve trafiği derttir ama onun içinde yaşayan, bilir ki biraz daha erken çıkılmalı yola bu şehirde, erken varmak istersen evine, akşam trafigi başlamadan çıkmalı mesela yada gün ağarırken...  Bu şehir zengindir çok, her kökenden her kültürden vardır bir parça, fotoğraf makinasını eline alıp sokaklarında bir salındın mı evine boş döndürmez seni öyle cömerttir... her enstantenesi başka bir hava başka  çizgiler taşır..

      Bu şehirde Sanatçı olunur..  Bu şehirde Fotoğrafçı olunur...  Bu şehirde yazar olunur..  Bu şehirde aşık olunur... Olunur da olunur..

      Bu şehrin yamaçları kalabalık gülücüklerle doludur... İki şekerli ince belli çaylar ve booll susamlı simitlerle doludur..

      Koyu mavi gözleri vardır bu şehrin ve sonbaharda saçları kızıla döner... bu şehir insanı gözlerine hapseder dalgalandıkça seyredersin, kıyılarına vurur tatlı mistik bir nağmeyle saray burnunun, gülhane çay bahçesinden yanında sevdiğin, semaverde çay, tatlı sohbetler eşliğinde gülümsersin...

     İstanbul, içinde sana aşık sakinlerin var bilir misin? Günbatımlarını gözlerini kırpmadan seyreden misafirlerin var, her gelen senin gökyüzüne bir kes olsun bakmadan gidemez ki...
     İstanbul, heybetli camilerinin minareleri hergün başka bir sesle atıyorlar masmavi gökyüzüne imza.. Ve bütün şehirleri kıskandıran güzelliğinin farkındasın aslında... 



                                              Günbatımların da Kaybolurum istanbul...

                                                  
                                                 Vapur sesleri ve martı çığlıkları eşliğinde
                                       bir yudum sıcak çayın tadını, hiçbir şehirde bulamam istanbul!


                                      Bahar da Koruların çiçeklerle bezenir gelin gibi olursun istanbul...



                                                      Akşam olunca insanlar sevdiklerine
                                    daha çabuk kavuşabilmek için koşar, sen sadece izlersin istanbul...

28 Ocak 2012 Cumartesi

Fotoğraf hikayem...

    Kurs çıkışı cansuyla taksime geçip çekim yapmaya karar verdigimiz bir gün..
Hava güzel ve fotoğraflık, minibüse binip taksimde iniyoruz ve rastgele bir sokaktan girip devam ediyoruz, tesadüf önümüze tramwayların bakımının yapıldıgı bir yer çıktı, daha önce hiç görmemiştim genelde portrelerime tramvayı dahil etmek istedigimde kısıtlı bir zamanım olurdu malum tramvay hareketli bir sistem :)

    Bu fotografı görenler ee çok rahat görünüyor da sonra nooldu falan diyorlar, cansuya birşey olmadı tabii diyorum bende ve anlatıyorum, birde orada kendisini erkek zannettigimiz fakat hadi hoşçakal derken senin adın neydi diye sormayı ancak akıl edebildiğimiz ve haddi zatında kız çocugu çıkan velet sagolsun bizi çekim yaparken hiiç rahat bırakmadı beni de çekerseniz giderim diyebilecek kadar özgüven sahibi veletimiz bizi epey güldürdü... Tabi benide çekersen diyen bir çocuk geri çevrilmez mantığı ile bir kaç kare onu da fotoğrafladım...




Kış keyfi...

   Soğuk ve karanlık kış günlerinde, evde bilgisayar başında çalışırken yapılabilecek en güzel şeyler sanırım
   
    Ayaklarınıza  Sevdiğiniz birinin size soğuk günlerde giyip ısınasınız diye verdiği, tatlı patikleri geçirip hayalen kuzine soba etrafında herhangi bir mindere ilişip, köz'e attığınız patateslerin çıkardığı tatlı cızırtılar eşliginde...

   Bir bardak sıcak çay...
   Çıtır çıtır susamlı simit
   Bir fincan boll tarçınlı sahlep
   Yada sıcak bir kase çorba..
   Ama kesinlikle Sarah Blasko  All I Want dinlemek olur...
  

 Ben bugünlerde bunları bir arada çok yapıyorum ve şiddetle tavsiye ederim

27 Ocak 2012 Cuma

Hatırlamaktır Fotoğraf

      Herkesin en az bir fotoğrafı var degil mi?
Baktıkça hüzünlendirir bazı fotoğraf, bazen iyiki var dersin iyi ki en azından elimde bu var, bazen baktığın fotoğrafta ne var ne yok hepsini kaybetmişsindir ama en azından o mutlu günlere ait birşey vardır elinde sevinirsin... Bazen çok özlediğin ama asla ulaşamayacagına bakmaktır fotoğraf...
      Bazen bir daha asla dönemeyecegin bir an'ın fotoğrafı duruyordur ellerinde sarılmak istersin bir kağıt parçasına bile, hatıralarındır fotoğraf. Herkesin hatıralaşacağı bir dünyada hatırayı kalıcılaştırmanın adıdır.. Ağlatır...  Tebessüm ettirir...   Hüzünlendirir...  Ve muhakkak bir yerlere götürür Fotoğraf...

Fotoğraf hikayem

  Penceremden dışarı bakıyorum...
 Belkide birazdan çekilip Perdeyi kapatacağım ve bilgisayarımın başına geçecegim rutin bir seyir
hali...
Öyle olmadı birşey farkettim, ben hep bunun daha özellikli merceklerle görülebilir birşey oldugunu zannederken, aslında yaratıcımın bana verdigi donanımın haddi zatında var oldugunu ögrendim, gözüme ilişen kar tanelerine daha bir dikkatli baktım, şekilleri vardı hemde birbirine hiç benzemeyen, herbiri birbirinin benzeri ama tamamen farklı şekiller, tahmin ettiğiniz gibi makinamı aldım hemen odamda bir sevinç ve heyecan fırtınası kısa bir koşturmaca işte elimdesin digital sevgilim :) şimdi biraz yakınlaşalım ve netleyelim derken elimdeki merceklerle yakınlasabildigim kadar yakınlastım bir makro objektif eksikligini bugün derinden hissetmiş bulunuyorum :( ama olsun bence gayet anlaşılır gürünüyorlar..

   Bu bana göre bir yaratılış harikası ben böyle yıllarca gelişi güzel yagdıgını zannettigim ve bir kac yıl önce herbirinin farklı şekilleri oldugunu ögrendigim fakat bire bir görme fırsatına bugün erştigim bu harika ötesi soğuk güzellik bana neler düşündürdü neler hissettirdi tarif edemem
         Bildigim tek şey kendime şöyle bir soru sordurmuş olması;  Acaba hiç keşfedilmemiş gün yüzüne çıkmamış daha ne harika sanat eserleri var acaba Allah'ın?

26 Ocak 2012 Perşembe

Fotoğraf hikayem...

      Mesela bir haftasonu koruluklardan birini ziyaret edin, eğer gönül vermişseniz fotoğrafa, sırt çantanızda muhakkak fotograf makinası ve ekipmanlarınızdan bir kaçını götürmüş, sırt ağrılarınıza ve alnınızdan akan ter'e aldırış etmeden gözlerinizi kadraj moduna alıp çekilebilecek en güzel kareye ister istemez odaklanırsınınız, neler girmez ki o kareye; bazen bir gelinciğin doğumuna şahitlik edersiniz, bazen sonbahar yapraklarının gökyüzünden süzülüşüne... hepsini kareleyebilmek, o an'a sevdiginiz herkesi şahid etmek istersiniz içinizdeki heyecan bu yüzdendir... ben bu kareyi Emirgan korusunda çektim bir bahar günü ikindi sonrasıydı ve benim için bambaşka bir deneyimdi bir gelincigin dünyaya gözlerini açışına şahitlik ettim...

Fotoğraf hikayem

Merhaba bu fotograf benim için özel çünkü babacığıma ait bir defteri fotografladım..
Fotoğraflamak için consept oluştururken babamın öğrencilik yıllarından kalma defterini buldum dolabımda öylece oradan çıkarlımayı bekliyor gibiydi, sonra evimize gelen misafirlerden kalma vazoda karanfiller vardı ve bir hayli solgunlardı tıpkı babamın defterinin yaprakları gibi birlikte bir bütün oluşturabileceklerini düşündüm ve fotoğrafladım ortaya böyle birşey çıktı iyi seyirler...


Fotoğraf hikayem...

      Merhaba bu kediciği fotografladıgımın üzerinden sanırım 3 yıl geçiyor, Eminönü yenicamii kenarından ablam ve arkadaşlarım sirkeciye doğru yürüyorduk,  kedicigi şadırvan çeşmesinden böyle su içerken görünce hemen çantama saldırmıştım fotoğraf makinamı çıkardım hemen
onu fotoğraflamamı bekler gibiydi, epey bir kare yakaladım ve o anı fotograflayabilmenin keyfi süperdi.. İyi seyirler..